Şeytanın HiLeLeri,Şeytanın VesveseLeri,Şeytanın OyunLarı

ŞEYTANIN HİLELERİ

Allah’u Teâlâ’nın emri ile İblis’in Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve selem ile konuşması.


İbn-i Abbas(r.a) Hz.’inden naklen muaz b,Cebel rivayet ediyor:

—Bir gün Resulullah Sallallahu aleyhi ve selem ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık. Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık.

Bu arada, dışarıdan bir ses geldi:
—Ev sahibi… İçerdekiler… Eve girmem için bana izin verir misiniz?
Benim sizden bir dileğim var.

Bunun üzerine, herkes Resulullah (s.a)efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Orda ve her zaman büyük oydu… İzin ondan çıkacaktı. Resulullah (s.a)Efendimiz, duruma vakıf oldu ve:

- “Bu sesin sahibi kimdir bilir misiniz?” Buyurdu… Biz hep birden:
- “En iyi bilen Allah ve Resulüdür.” Dedik
- “O, Lâin iblistir.” Şeytandır” Allah’ın laneti onun üzerine olsun…”
Buyurunca; ashabdan Hz. Ömer:
—Ya Resulullah, bana izin verirseniz onu öldüreyim. “ dedi…
Resulullah (s.a) Efendimiz bu izni vermedi;
Şöyle buyurdu:
- “Dur ya Ömer, biliyor musun ki; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir… Öldürmeyi aklından çıkar.” Dedikten sonra şöyle buyurdu:
- “Kapıyı ona açın gelsin… O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.”


Bundan sonrasını Ravi’den dinleyelim;
—Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü.
Birde baktık ki, şekli şu:
Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi gözleri yukarı doğru açılmış kafası büyük bir fil kafası gibi dudaklar da bir manda dudağına benziyordu sonra şöyle bir selam verdi;
—Selam ya Muhammed; selam size ey cemaati müslimin.



-“Selam Allah’ındır ya lâin!”
Sonra şöyle buyurdu:
- “Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?”
Şeytan şöyle anlattı;

- “Benim buraya gelişim kendi arzuma olmadı mecburen geldim.”

Resulullah (s.a)Efendimiz sordu;
—Nedir o mecburiyetin?

Şeytan anlattı;

—İzzet sahibi Rabbin katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki Allahu-ü Teâlâ sana emir veriyor: “Muhammed’e gideceksin. Ama düşük ve zelili halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve Âdemoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın”. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin. Sonra… Allah-ü Teâlâ buyurdu ki:

—“Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu söylemezsen… Seni kül ederim; rüzgâra savurur… Düşmanlarının önünde, seni rüsvay ederim.” İşte böyle; Ya Muhammed, o emir üzerine sana geldim.
Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem; Düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki, düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.


Bundan sonra Resulullah (s.a.v)Efendimiz, şöyle sordu:

— Madem ki, sözlerinde doğru olacaksın. Ohalde bana anlat: Halk arasında en çok sevmediğin kimdir?”
Şeytan şu cevabı verdi:
—Sensin ya Muhammed. Allah’ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilir ki?
Resulullah (s.a.v)Efendimiz Sordu:
-Benden sonra, en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?...”
Şeytan anlattı:

- Müttaki bir gence ki… Varlığını Allah yolunda vermiştir.
Bundan sonra, sual cevap aşağıdaki şekilde devam etti.

Resulullah (s.a.v)Efendimiz sordu şeytan anlattı:
-“Sonra kimi sevmezsin?”
—Kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli işlerden sakınan âlimi…
—Sonra?
—Temizlik işinde… Yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi
—Sonra?
—sabırlı olan bir fakiri ki; ihtiyacını kimseye anlatmaz… Halinden şikâyet etmez.
—Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirisin?
—Ya Muhammed, ihtiyacını kendi gibi birine açmaz her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez.
Hâsılı, onun sabrını; Halinden, tavrından ve şikâyet etmeyişinden anlarım.
—Sonra kim?
—Şükreden zengin.
—Peki,ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın?...
—onu görürsem ki, aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki:
Şükreden bir zengindir.

Resulullah (s.a.v)Efendimiz bu defe mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu:
- “Peki, ümmetim namaza kalkınca, senin halin nice olur?...”
- Ya Muhammed, Beni bir sıtma tutar. Titrerim.
- “Neden böyle olursun; ya lain?...”
- Çünkü bir kul, Allah için secde edince bir derece yükselir
- -“Peki, ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun?...”
- “O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.”
- “Peki,ya kuran okudukları zaman nasıl olursun?...”
- “O zaman da eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm
- “Peki, ya sadaka verdikleri zaman halin nasıl olursun?...”
- “Ha, işte… O zaman halim pek yaman olur Sanki sadaka veren,”
Bir testere alır eline ve beni ikiye böler.
Resulullah (s.a.v)Efendimiz sebebini sordu:
- “Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya eba mürre?”
Bunun üzerine iblis:
- Onu da anlatayım…
Dedikten sonra anlatmaya başladı:
— Çünkü sadakada dört güzellik vardır.

Şöyle ki:

1- Allah-ü Teâlâ, sadaka verenin malına ihsan eyler.
2- O sadaka, veren kimseyi halkına sevdirir.
3- Allah-ü Teâlâ, onun verdiği sadakayı cehennemle arasında bir perde yapar.
4- Allah-ü Teâlâ, belayı, sıkıntıyı ve ahları ondan defeder.


Bundan sonra, Resulullah (s.a.v)Efendimiz ashabı hakkında ona bazı sorular sordu:
- “Ebubekir için ne dersin?..” İblis buna şu cevabı verdi:
—O bana, cahiliyet devrinde bile itaat etmedi… İslam’a girdikten sonra nasıl bana itaat eder?
-“Peki, Ömer b.hattab için ne dersin?..”
İblis buna da şu cevabı verdi:
—“Allah’a yemin ederim ki, her gördüğüm yerde ondan kaçtım.”
-“Peki Osman b. Affan için ne dersin?..”
—Ondan utanırım… Hem de çok Nasıl ki Rahman’ın melekleride ondan utanırlar...
- “Peki, Ali b.ebu talib için ne dersin…”İblis onun için de şöyle dedi:
- Ah, onun elinden bir kurtulsam… O kendi başına kalsa; bende kendi başıma kalsam o beni bıraksa… Bende onu bıraksam… Ben onu bırakırım ama ama o beni bırakmaz.
- Resulullah (s.a.v)Efendimiz, yukarıdaki soruları sorduktan sonra şeytanın verdiği cevaplar da kısmen bittikten sonra, şöyle buyurdu:
- “Ümmetime saadet ihsan eden; senide ta belli bir vakte kadar şaki kılan Allah’a hamd olsun.”
- Resüllullah (s.a.v.) Efendimiz o cümlesini duyan lâin iblis şöyle dedi:
- Heyhat, heyhat… Ümmetin saadeti nerede?
Ben, o belli vatka kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın?.
Ben, onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar
Benim bu halimi göremez ve bilemezler, beni yaratan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah’a yemin ederim ki:
Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve âlimlerini… Ümmilerini ve okumuşlarını…
Facirlerini ve abidlerini… Hâsılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz.
Fakat… Allah’ın halis kullarını,,,Evet, bunları azdıramam.
Bunun üzerine Resüllullah (s.a.v.) Efendimiz sordu:
- “ Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir?..”
Bu suale İblis şu cevabı verdi:
—Bilmez misin? Ya Muhammed, bir kimse ki,
Dirhemini ve dinarını sever… O Allah için bir ihlâsa sahip değildir.

Bir kimseyi görürsem ki; dirhemini ve dinarını sevmez; övülmekten, Medh edilmekten hoşlanmaz… Bilirim ki o: İhlâs sahibidir… Hemen onu bırakır kaçarım.
Bir kul, malı ve övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet, O size vasfım yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir.
Bilmez misin ki; mal sevgisi büyük günahların en büyüğüdür.
Bilmez misin ki; Ya Muhammed, baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyükleri arasındadır.
İblis, anlatmaya devam etti:
-Ya Muhammed,bilmez misin?..benim yetmiş bin tane çocuğum var.bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra… Her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır.
Onların bir kısmını ulemaya gönderdim.,
Bir kısmını gençlere yolladım.
Bir kısmınıda meşayiha saldım.
Bir kısmını da, ihtiyar kadınlara musallat ettim.
Gençlere gelince; aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz.
Çocuklara gelince… Onlarla da, bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar.
Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da Zahidelerin. Onlar, bunların yanına girer; halden hale sokarlar.
Bir tepeden öbürüne… Hep dolaştırıp dururlar.
Öyle bir hal alırlar ki; başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye…
İşte… Böylece
Onlardan ihlâsı alırım… Onlar, bu haller ile yaptıkları ibadeti, ihlâssız yaparlar gayrı… Ama bu hallerin farkında olamazlar. İblis, bundan sonra, aldattığı bir rahibin hikâyesini anlatmaya geçti. Ve şöyle dedi;
—Bilmez misin, ya Muhammed, Rahip Barsisa; tam yet 70 yıl ihlâs ile Allah’a ibadet etti. Bu ibadetleri sonunda, ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki: Her dua ettiği hasta, duası bereketi ile şifa oluyordu.
Onun peşine takıldım; hiç bırakmazdı… Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi.
Bu o kimsedir ki; Allah-ü Teâlâ aziz kitabında ona şöyle anlatır:
“…Şeytanın hali gibidir ki; o insana Kâfir ol…”
Dedi. Vaktaki kâfir oldu; bu defa ona şöyle dedi
- Ben, senden uzağım… Ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”(59/16).
İblis, bundan sonra, bazı kötü huylar üzerinde durdu. Ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı…
YALAN:
—Bilmez misin ya Muhammed, yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de benim.
Her kim yalan söylerse… O benim dostumdur
Her kim yalan yere yemin ederse… Oda benim sevgilimdir.
Bilmezmisin ya Muhammed, ben Âdem’e ve Havva’ya yalan yere Allah adına and içtim.
—Muhakkak, ben size nasihat ediyorum.”(7/16).
Dedim… Bunu yaparım; çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.
GIYBET VE KOĞUCULUK
Gıybet ve koğucululuğa gelince… Onlar da, benim meyvelerim ve şenliğimdir.
NİKÂH ÜZERİNE YEMİN ETMEK
— Her kim talak üzerine yemin ederse günahkâr olacağından endişe edilir. İsterse bir defa olsun İsterse doğru bir şey üzerine olsun. Her kim, talakı ağzına alırsa Taa, hakikat belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu halleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri çocuklar, hep zina çocuğu olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden, hepsi cehenneme girer.
NAMAZ
— Ya Muhammed, namazı an bean tehir edene gelince… Onu da anlatayım…
O her ne zaman ki, namaza kalkmak ister; tutarım. Ona vesvese veririm.
Derim ki:
— Henüz vakit var. Sen de meşgulsün. Hele şimdilik işine bak. Sonra kılarsın.
Böylece o: Vaktinin dışında namazını kılar… Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır. Şayet o kimse, beni mağlup ederse ona insan şeytanlardan birini yollarım… Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan alı koyar.
O, bunda da, beni mağlup ederse… Bu sefer onun hesabını namazında görmeye bakarım. O namazın içinde iken:
—sağa bak… Sola bak…
Derim o da bakar o ki böyle yaptı yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra ona:
- Sen, ebedi yaramaz bir iş yaptın.
Derim ve böylece onun huzurunu bozarım. Sen de bilirsin ki ya Muhammed, her kim namazda sağa ve sola çokça bakarsa, Allah onun namazını kabul etmez.
Bunda da ona mağlup olursam yanlız başına namaz kıldığı zaman yanına giderim. Ve ona: Çabuk namaz kılmasını emrederim. Oda başlar namazını çabuk kılmaya. Tıpkı horozun gagası ile yerden bir şeyler topladığı gibi…
Bu işi, Ona yaptırmakta da, başarı kazanamazsam; bu sefer cemaatle namaz kılarken onun yanına varırım.
Orada onun başına bir gem takarım… Başının imamdan evvel secdeden ve rükû’dan kaldırırım imamdan evvel de, secde ve rükû yaptırırım. İşte o böyle yaptığı için kıyamet günü Allah onun başını eşekbaşına çevirir.
O kimse, bunda da beni yenerse bu defa, ona namazda parmaklarını çıtlatmasını emrederim. Böylece o: Beni tespih edenlerden olur ama bu işi ona namaz içinde yaptırmaya muvaffak olursam.
Bunda da, Ona mağlup olursam. Bu sefer ona tekrar giderim. Namaz içinde iken burnuna üflerim. Ben üfleyince, o esnemeye başlar Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa… Onun içine küçük bir şeytan girer, işte bundan sonra o kimse: Hep bize itaat eder. Sözümüzü dinler. Dediklerimizi yapar.

Şeytan bundan sonra, Konuşmasına devam etti:
- Sen, ümmetin hangi saadetinden ferah duyarsın ki?
Ben onlara, ne tuzaklar kurarım… Ne tuzaklar.
Miskinlerine, çaresizlerine ve zavallarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim ki:
—namaz size göre değil… O, Allahın afiyet ihsan etti ve bolluk verdiği kimseler içindir.
Sonrada hastalara giderim:
—namaz kılmayı bırak derim… Çünkü
Allah-ü Teâlâ:
-“hastalara zorluk yok…” (24/61)
Buyurdu… İyi olduğun zaman çokça kılarsın. Ve böylece o, namazını bırakır. Hatta küfre de gidebilir.
Şayet o, hastalığında namazını terk ederek ölüp giderse… Allah’ın huzuruna çıkarken Allah-ü Teâlâ’yı öfkeli bulur.
Sonra şöyle dedi:
—Ya Muhammed, Eğer bu sözlerime yalan kattımsa, beni akrep soksun… Sonra… Eğer yalan varsa… Allah(CC) beni kül eylesin. İblis bundan sonra, konuşmalarına devam etti.
—Ya Muhammed, sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun? Hâlbuki ben onların altıda birini dininden çıkardım.

Bundan sonra Resulullah (S.a.v.) efendimiz ona, yani iblis’e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi:
-“Ya lâin, senin oturma arkadaşın kim?”
— faiz yiyen.
— dostun kim?
—zina eden.
—Yatak arkadaşın kim?
—Sarhoş.
—Misafirin kim?
—Hırsız.
—Elçin kim?
—Sihirbazlar.
—Gözünün nuru nedir?
—Karı boşamak.
—Sevgilin kim?
—Cuma namazını bırakanlar.
Resulullah(s.a.v.)Efendimiz bu defa başka bir mevzua geçti ve şöyle sordu:
—Ya lâin, senin kalbini ne kırar
—Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi…
-“Peki, senin cismini ne eritir?
—tövbe edenlerin tövbesi.
—Peki, ciğerini ne parçalar, ne çürütür?
—Gece ve gündüz, Allah’a yapılan bol bol istiğfar.
—Gizli sadaka
—Peki, gözlerini kör eden nedir
—Gece namazı
— Peki, başına eğdiren nedir_
—Çokça kılınan cemaatle namaz.
Resulullah(s.a.v.)Efendimiz tekrar bir başka mevzua geçti ve şöyle sordu:
—sana göre insanların en saadetlisi kimdir?
—namazlarını bilerek kasten bırakanlar.
—Peki, sana göre insanların en şakisi kim?
—Cimriler
—Peki, seni işinden ne alı koyar
—Ulema meclisleri
—Peki, yemeğini nasıl yersin
—Sol elimle parmaklarımın ucu ile
—Peki, sam yeli estiği zaman ve ortalığı sıcaklık bastığı zaman çocuklarını nerede gölgelendirirsin.
İnsanların tırnakları arasında.
Resulullah(s.a.v.)Efendimiz bundan sonra, bir başka mevzuu sordu. İblis de cevap verdi.
- Rabbinden neler talep ettin?
- On şey talep ettim.
- Nedir onlar, ya lâin?
- Şunlardır:
1-Allah’tan diledim ki, beni âdem-oğullarının malına ve evladına ortak et bu, ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu:
-“onlara ortak ol… Mallarına ve çocuklarına. Onlara vaad et. Hâlbuki şeytan onlara en çok gurur vaad eder…”(17/64) Ayet-i celilesi ile sabittir.
Her besmelesiz kesinlen hayvan etinden yerim faiz ve haram karışan yemekten de yerim. Şeytandan Allah’a sığınılmayan malında ortağıyım.
Cinsi münasebet anında; Allah’a şeytandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile birleşirim… Ve o birleşmeden hâsıl olan çocuk bize itaat eder. Sözümüzü dinler.
Her kim hayvana binerken, Helal yola gitmeyi değilde, aksini isteyerek binerse, Bende onunla beraber binerim, Yol arkadaşı ve binek arkadaşı olurum.
Bu da Ayet-i Kerime ile sabittir. Allah-ü Teâlâ bana şu emri verdi:
—onlar üzerine süvarilerinle, piyadelerinle yaygara çıkart…”(17/64)
2-Allah-ü Teâlâ’dan diledim ki: Bana bir ev ver bu dilediğim üzerine bana hamamları ev olarak verdi.
3- Diledim ki bana bir mescid ver Pazar yerlerini bana birer mescid yaptı
4- Benim için bir okuma kitabı vermesini istedim şiirleri bana okuma kitabı yaptı.
5- İstedim ki: benim için bir ezan vere. Mezmurları verdi.
6- Diledim ki; bana bir yatak arkadaşı ver sarhoşları verdi.
7- Diledim ki bana yardımcılar ver bunun içinde kaderiye mensuplarını verdi.
8-İstedim ki; bana kardeşler ver. Mallarını boş yer israf edenleri verdi. Bir de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlarda şu ayet-ş kerime ile sabittir:
-“O kimseler ki; mallarını boş yere harcarlar… Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır…”(17/27)
—“Eğer söylediklerini, Allah’ın kitabındaki ayetlerle ispat etmeseydin. Seni tasdik etmezdim.”
Bundan sonra iblis devam etti:
9- Ya Muhammed, Allah’tan diledim ki, âdemoğullarını ben göreyim; ama onlar beni göremesinler, bu dilediğimide yerine getirdi.
10- Diledim ki; âdemoğullarının kan mecralarını bana yol yap buda oldu. Böylece ben, onlar arasında akıp giderim gezerim hem de nasıl istersem
Bütün bu isteklerimi verdi.
—Hepsi sana verildi.
Buyurdu… Ve ben bu hallerimle iftihar ederim.
Sonra şunu da ekleyelim ki; benimle beraber olanlar, seninle beraber olanlardan daha çoktur. İşte böylece kıyamete kadar, âdemoğullarının ekserisi benimle beraber olurlar.
Bundan sonra iblis şöyle anlattı:
—Benim bir oğlum vardır… Adı: ATEME’dir.
Bir kul, yatsı namazını kılmadan uyursa… Gider onun kulağına bevl eder… Eğer böyle olmasaydı imkân yok, insanlar, namazlarını eda etmeden uyuyamazlardı
Benim bir oğlum daha vardır ki; onun adı da; Mütekazi’dir… Bunun vazifesi de; yapılan gizli amelleri yaymaya çalışmaktır.
Mesela; Bir kul, gizli bir taat işlerse… Ve bu yaptığını da gizlemeye çalışırsa… MÜTEKAZİ onu dürter… En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve açığa çıkarmaya muvaffak olur.
Böylece: Allah-ü Teâlâ o amel sahibinin yüz sevabının doksan dokunuzu imha eder… Biri kalır çünkü bir kulun yaptığı gizli bir amel için tam yüz sevap verilir.
Sonra… Benim bir oğlum daha vardır ki; onun adı da Kühayl’dir. Bunun işi de insanların gözlerini sürmelemektir. Bilhassa, ulema meclisinde ve hatip hutbe okurken bu sürme onların gözlerine çekildi mi uyuklamaya başlarlar. Ulemanın sözlerini işitemezler. Böylece hiç sevap alamazlar.
Bundan sonra iblis şöyle anlattı:
—hangi kadın olursa olsun… Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra… Her kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur… Ve onu, bakanlara güzel gösterir. Sonra o kadına bazı emirler verir.
Mesala:
Elini kolunu dışarı çıkar; göster. Der… Oda bu emri tutar… Elini, olunu açar, gösterir. Bundan sonra, o kadının hayâ perdesini tırnakları ile yırtar.
İblis, bundan sonra Resulullah(s.a.v.)Efendimize kendi durumunu anlatmaya başladı:
—Ya Muhammed, bir kimseyi delalete sürüklemek için elimde bir imkân yoktu.
Ben, ancak vesvese veririm ve bir şeyi güzel gösteririm… O kadar.
Eğer delalete sürüklemek elimde olsaydı; yeryüzünde:
- Allah’tan başka ilah yoktu ve Muhammed Allah’ın resulüdür.
Diyen herkesi, oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım. Hepsini dalalete düşürürdüm. Nasıl ki, senin elinde de, hidayet nevinden bir şey yoktur. Sen ancak Allah’ın resulüsün. Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı; yeryüzünde tek kâfir bırakmazdın.
Sen, Allah’ın halkı üzerinde bir hüccetsin… Ben de, kendisi için ezelde şekavet yazılan kimselere bir sebebim.
Said olan kimse, Taa, ana karnında iken saiddir. Şaki olan da, yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli kılan Allah… Şekavet ehli kılan da Allah
Bundan sonra… Resulullah(s.a.v.)Efendimiz şu iki ayet-i kerimeyi okudu
-“Bundan, Taa, sonuna kadar böyle değişik şekilde devam edecek… Ancak rabbin esirgedikleri hariç…”(11/119)
-“Allah’ın emri behemehâl yerini bulan bir kaderdir…”(33/38)
Bundan sonra, Resulullah(s.a.v.)Efendimiz, İblis’e şöyle buyurdu:
—Ya Ebam mürre, acaba senin tevbe etmen ve Allah’a dönmen mümkün değil mi? Cennete girmene kefil olurum… Söz veririm…”
Bunun üzerine iblis şöyle dedi:
—Ya Resulullah, İş verilen hükme göre oldu…
Kararı yazan kalem de kurudu… Kıyamete kadar olacak işler olacaktır.
Seni peygamberlerin efendisi kılan, cennet ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden seçen halkı arasında gözde yapan, beni de şakilerin efendisi kılan ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah’tır. Ve o: bütün noksan sıfatlardan münezzehtir.
Ve İblis, cümlelerini şöyle tamamladı:
—İşte… Bu söylediklerim, sana son sözümdür…
Ve bütün söylediklerimi de doğru söyledim. Evvel, ahir, zahir, batın, âlemlerinin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
Efendimiz Muhammed Nebiye Allah salât eylesin. Keza onun âline de… Ashabına da…
Âmin!
Bütün peygamberlere selam… Âlemlerin Rabbi olan Allah’a da, -tekrar- hamd olsun…
Kaynak:Yaprakhisarli

0 yorum:

Yorum Gönder

Sitedeki eserlerin her türlü yayın hakları SekiLnet.Com'a aittir.
Eserler kaynak göstermek şartı ile kullanılabilir. Copyright 2008 © sekilnet.com LoRd SekiL